Benim annem hiç genç olmadı.
'Çocuklar büyürken, anne baba hep aynı kalır' yazmış Şair.
Bunu ilk okuduğumda, üzerinde köprüsü olmayan
uçurum vardı aramızda. Gurbeti sılaya bağlamayan
uzun yollar ve sıra dağlar orta yerde duruyordu.
Kuzeyle güney, doğuyla batı kadar birbirine uzak, rüyalar kadar yakın
ucu sararmış minik bir fotoğrafa bakıyorduk.
Parmaklarımız dokunuyordu geçmişin zifiri karanlığına gizlenen fotoğrafa.
Ucu sararmış, siyah beyaz, minicik fotoğrafa bakıp kocaman ağladık.
Benim annem hiç genç olmadı, babam sonsuza gideli
Benim annem hiç genç olmadı.
Ne saçları sarı boyalıydı, ne de kızıl
kına da yoktu saçlarında ama her zaman beyazdı.
Yüzünde açan güller nedendir bilinmez,
mevsimlerden sonbaharı beklerdi koklamak için eğilirken ruhum.
Yatağına gizlediği bitmeyen yas, bavulunda hiç yola çıkmayan umut,
koca bir yaşama sığan kısacık gençlik.
İşte benim annem.
Uykusuz gecelerden sonra, sabahın ilk ışıkları vururken yüzüne,
yanına almadığı umut bavuluyla
benim annem hiç genç olmadı, babam sonsuza gideli
Benim annem hiç genç olmadı.
Gözleri, yarıda kalmış uykular gibi hüzünlü bakar,
yağmurlara benzeyen gözyaşlarını boşaltmak için tetikte dururdu.
Yanlış yerde, yanlış zamanda olmanın dayanılmazlığını
söküp atamayınca bir düğme gibi,
inceden sızı saplanır minik yüreğine. Dayanılmaz ağrılarla üşürdü.
Yılların birer birer eklediği, sonra yüreğine kazılan derin ağrılarıyla
benim annem hiç genç olmadı, babam sonsuza gideli
Benim annem hiç genç olmadı, ben annemi hiç genç görmedim
ATİLA ISIK